Ayrıntılarda ele vermez mi insan kendini?
Saat 23:00 gibi yatağa girdiğimde, birden aklıma bu soru takıldı. Bir önceki günden ne farkı vardı bugünün? Anladım ki uyuyamayacağım, mevzuu derin. Kalktım yataktan, sığınağıma yöneldim…
Kafamın içi öyle dolu ki, gelecek, bugün, dün, bilinç, bilinçaltı, elimde kalemim.
Bugüne kadar kalemim çığlığım oldu hep. Çığlık atmak istiyorsun. Becerebilirsen, atacaksın. Ama haykırmak için soluk almak gerek ya, kalemim elimdeyken soluk alabiliyorum. Çığlık atmak istediğimde hemen kalemime yöneliyorum. Girilmez yerlere giriyor. Yasakları çiğniyor. Kalemimle atıyorum çığlıkları…
Toplumun dayattıklarına karşı gelmek istiyorum ama bunu sadece kalemimle yapabiliyorum. Yoksa yalnızlık çözüm değil, kaçış hiç değil. Gece sessizliğinde kalemimin kâğıt üzerinde hareketiyle çığlık atıyorum ben.
İşte; toplumda yaşamak için vahşi olmak zorundasın. Ama insan toplumda kalmak için vahşileştikçe kendisine yabancılaşıyor. Tam da bu yüzden yine uyuyamadım ben bu gece ve sessizliğin içine aldım kalemimi.
Sadece kalemim hareket ettiğinde kendim olabiliyorum. Yara üzerinde oluşan kabuk gibi kalemim. Yaranın neden olabileceği hastalıklardan koruyor beni. Ama bazı yaralarda derimde iz kalabiliyor.
İnsanın hayatının en sancılı geçen günlerinde olmadığı birine dönüşüp eylemlerini, kelimelerini tanıyamıyor olması çok da anormal değil aslında. Hatta bazen böyle zamanlarda kalemim bana çok güzel oyunlar oynayabiliyor. Bilinçaltıma yönelmemi sağlayarak, tam da şu anki gibi durmadan kâğıtlarla dans ediyor. Bazenbasit bir çizik atıp, attığım bu çiziğin her iki tarafına bakıyorum.
Gördüğüm; iyi bir yer değil burası. Dışarıda sabit durup çiziğin ötesine yani içerisine baktığımda hiç iyi görünmüyor orası. Her şeyden önce karışık, yalan, tekinsiz görünüyor.
Yaşamak gelecekte anılar inşa etmekten başka bir şey değil. Hesaplanabilir bir şey değil gelecek. Mutluluğu ne kadar yakalayabileceğiz, hadi yakaladık ölçülebilir mi ne kadar mutlu olduğumuz? Hikâye bunlar.
Dedim ya, iyi bir yer değil burası. İnsanlara da tahammülüm yok, bütün gün gülüyorlar.
Ota boka gülüyorlar. Bazıları kalemimden çıkanlara gülüyor. Bilinçaltı da neymiş diyor. Oysa bilmiyorlar, bilinçaltını ne kadar temizlersen temizle leke kalıyor. Gülüyor insanlar. Ben onların güldüğünü görmüyorum artık çünkü onlarla arama kalemimi aldım.
En iyisi en azla söylenendir. Onu da en güvendiğim sığınağım, kalemim yapıyor benim yerime.
17.03.2020