Puf

Dizlerini kendine doğru çekmiş, dizleri ile göğsü arasında sıkışmış tozlu, yıpranmış battaniyesi ile hafifçe bir ile bir geri giderek tek bir noktaya sabitlenmiş gözleriyle öylece olduğu yerde sallanıyordu. Etrafındaki kalabalığı, karmaşayı ne görüyor ne duyuyor gibiydi. Ne ağlıyor, ne de gülüyordu. Korku, tedirginlik, endişe… Hiçbiri yoktu yüzünde. İfadesiz tek bir noktaya kilitlenmiş öylece hafifçe sallanıyordu.

Tam üç gün olmuştu evden çıkalı. Bir tek bunu düşünüyordu. Üç gün.

Birden doğruldu, battaniyesini silkeleyerek sağ tarafta çadırların önünde, aralarında Sevda ablasının da olduğu topluluğun yanına gitti. Topluluk, halka şeklinde oturmuştu. Kimisi yere, kimisi tabureye, kimisi de sandalyeye. O da tam ortalarına geçti. Paçaları bileklerinin üzerinde kalmış bacaklarını saran siyah bir eşofman altı, üstünde en az iki beden büyük beyaz bir tişört, uzun düz saçları dağınık omuzlarına düşmüş, heyecandan daha da irileşmiş mavi gözleri ile on yaşlarındaki kız çocuğu. Birden gülümseyerek bağırarak anlatmaya başladı. Herkes susmuş, onu dinliyordu.

“Bu battaniye benim bebeklik battaniyem, babam seçmiş. Yumuşacık, rengârenk, gökkuşağı renklerinde. Bakın her renk var üstünde. Dokunun. Nasıl da yumuşak. Sıcacık. Bakın bakın! Elleyin. Babam seçmiş benim için,” derken tek tek hepsinin önünde durup battaniyesine dokunmalarını istiyordu. Kimisi tedirginlikle, kimisi gülümseyerek battaniyeye dokunuyordu. Sıra Sevda ablasına geldiğinde “Sevda abla sen çok iyi biliyorsun bunu, annem babam işteyken bana sen bakardın. Bir keresinde çok hastaydım gece kusmuştum annem de battaniyemi yıkamıştı, sabah da kurumadığı için beni sana Puf’um olmadan bırakmışlardı,” Diğerlerine doğru bakarak “Söylemeyi unuttum benim battaniyemin bir ismi var, komik değil mi? Adı Puf…” diyerek insanların içini acıtan kahkahalar atmaya başladı.

“Puf’um olmazsa uyumazdım ki ben. Babamın, annemin kokusu var onda. Puf hep benim yanımda. Büyüdüm hâlâ yatağımın üstünde durur. Bizimkiler arada -bebek misin sen artık bırak şu Puf’u. deseler de ben onu hep yatağımın üstünde tutarım. Annem, babam seyahatteyse de ona sarılıp uyurum,” Sesi titremişti bunları söylerken.

Yerde oturan gençten saçı sakalı birbirine karışmış adam: “Sen büyümüşsün artık, bu eskimiş yırtık battaniye bir işine yaramaz artık, at gitsin,” diye çıkışınca, Sevda abla başta olmak üzere diğer herkes hep bir ağızdan “yok olur mu öyle şey!” “biz Puf’u çok sevdik,” “Sen ne zaman istersen o zaman bırakırsın,” “Çok güzelmiş Puf,” diye tepki verdiler.

Yerde oturan gençten saçı sakalı birbirine karışmış adam yanlış bir şey söylediğini anlamıştı. Durumu düzeltmek için “Tamam tamam, kızma. Annen baban geldiğinde düşünürsün bunu. İstersen evlenirken çeyizinde… “

Sevda abla ayağa fırlayarak “tamam canım, gel seninle biraz dolaşalım ne dersin?” diyerek kızın elinden tuttu.

Kız Sevda ablasının elinden kurtulup halkanın içinden çıkarak tekrar az önce oturduğu yere döndü. Tam karşıdaki bina enkazına kilitlendi. Sımsıkı tuttuğu Puf ile anne babasının enkaz altından kurtulacağını umut ediyordu. Belki de bir daha hiç gelmeyeceklerini kabullenmeye başladığından yıpranmış, tozlu ama rengârenk battaniyesine daha da sıkı tutunuyordu.

03.11.2020