Sömestir tatili için, eşimin önerisi ile 3 gece 4 gün olarak, Tatil Sepeti ile planladığımız Beyrut turu, benim için değişik bir tecrübe, bir o kadar da keyifli bir keşif oldu. Turu eşim, kızım ve ben olarak planlamamıza rağmen sonrasında çok sevdiğimiz aile dostlarımızın da aynı tura katılması, bu kısa Beyrut gezisini daha da keyifli hale getirdi… Bu arada değişik diyorum çünkü çok farklı duygular ile gezdim Beyrut’u. Yazımın devamında gezi detaylarını sizlerle paylaşırken ne demek istediğimi anlayacaksınız 🙂
Beyrut’a gitmeden, çevremde birçok kişi; “Evet Beyrut güzel bir seçim ama güvenlik sıkıntı olmasın” gibi söylemlerde bulundular. Sonuçta çok ciddi iç savaştan çıkmış bir ülke Lübnan ve tabii ki başkenti Beyrut…
Biz yine de bugüne kadar duyduğumuz Beyrut lezzetlerini tatmak, meşhur Beyrut eğlencelerini tecrübe etmek ve tabi ki kültürünü, tarihini anlamak adına bol bol gezmek için heyecanımızı kaybetmeden 24 Ocak sabahı yola çıktık.
Akdeniz’in en doğu ucu, tam 7 kez tahrip edilip tekrar kurulan, 500 bin yıllık bir tarihi olduğu düşünülen, tarih boyunca da Roma, Bizans, Osmanlı ve Fransız medeniyetlerini ağırlamış , neredeyse tüm din ve mezhepleri içinde barındıran, adeta Lübnan’ın tarihi eseri olan Beyrut’a, 1,5 saatte, büyük uçak olması sebebiyle 🙂 rahat bir uçak yolculuğu ile öğlen saatlerinde ulaştık. Bir tur klasiği, otobüsümüze bindikten sonra panoramik şehir turuna başladık.
İlk dikkatimi çeken havaalanı şehir merkezine çok yakın ve aşırı trafik var.
İlk günden dönene kadar; sabah, öğlen, akşam, gece hiç fark etmez, sürekli duyulan korna sesinden çok sıkıldım. İstanbul’da yaşayan biri olarak alışkın olmam lazım belki ama Beyrut bu konuda bizi bayağı bir geçmiş 🙂
Beyrut hakkındaki bu genel izlenimlerle, Rouche bölgesine geldiğimizde kısa bir mola vererek kentin simgesi haline gelen ve tamamen doğal bir oluşum olan “Güvercin Kayaları”nı fotoğrafladık. Lübnanlılar, bu iki kayanın gökten öylece düştüğüne inanıyorlarmış. Hem yerli halkın hem de şehre gelen turistlerin Güvercin Kayaları’nı gören kafelerde oturup, manzara eşliğinde keyif yapabilecekleri güzel bir bölge Rouche
Güvercin Kayaları ardından, Solider Meydanı’na giderken Parlemento Binası’nın arkasındaki Roma Hamamı kalıntılarını ve ana caddenin hemen yanında, yaklaşık 50 yıl önce gün yüzüne çıkarılan Roma kalıntılarını görüyoruz. 7 kez yıkılıp tekrar inşa edilen bir şehir olunca şehrin farklı bölümlerinde küçük bölgeler halinde bu kalıntılara rastlamak da doğal görünüyor 🙂
Şehir merkezinin kalbi Solider Meydanı, bir diğer adıyla Yıldız Meydanı / Place de L’etoile; meydanın tam ortasında 25 metre yükseklikte tepesinde gerçek Rolex saati ile bir saat kulesi bizi karşılıyor. Bana göre şehrin en güzel meydanı. Saat kulesinin çevresinde cafe/restaurantlar ile Avrupa’ya gelmiş gibi hissedebilirsiniz. Saat kulesini merkez aldığınızda çevresindeki sokaklar meydana yıldız şeklini veriyor. Bu arada Katolik kilisesi, Ortodoks Kilisesi ve Cami’yi yan yana bu meydan da görebiliyorsunuz.
Bu kısa ama Beyrut hakkında bugüne kadar okuduğum birçok bilgiyi doğrulayan şehir turu ardından, şehrin Müslüman bölgesi olan Hamra caddesindeki otelimize ulaştık. Otele yerleşmemiz ardından, arkadaşlarımız ile birlikte ‘’Başlasın Beyrut yemeklerini keşfetmek! ’’ dedik ve daha ilk akşamdan yerel lezzetler için, bir zincir olan Barbar’da Falafel, Tabbule, Döner, Humus, lavaş tarzındaki ekmeği ve sonrasında bu bölgeye has kuru baklavası ile kendimize bir ziyafet çektik. Ardından bu meşhur caddesini bir uçtan diğer ucuna yürüyerek keşfettik. İlk günün sonunda otel odasına döndüğümde, sokaklarında, binalarında savaşın izlerini gördüğüm, tarihte yolculuk yaptığım, dini, mezhebi ne olursa olsun aslında birlikte yaşayabilme becerisini gösteren, hoşgörüyü içinde barındıran bu şehre geldiğime iyi ki dedim. Beyrut’da geçireceğimiz kalan iki günümüzde, bu şehre gelmişken Lübnan için görülmesi gereken yerleri, zaman kısalığından, daha planlı ve öğrenerek gezmek istediğimiz için ekstra turları alarak görmek istedik.
2. gün Jeita Mağarası, Harissa Tepesi, Byblos şehri.
JEİTA MAĞARASI
Beyrut’a yaklaşık 20 km uzakta yer alan, 1836 yılında Ortodoks bir rahibin ibadet yapmak için saklandığı söylenen, dünyanın 7 harikasına aday gösterilmiş, içinde devasa sarkıt ve dikitler oluşmuş ve günümüzde hala yaşayan, büyüleyici bir mağara Jeita mağarası. Alt katında bulunan nehirde, özel botlarla gezinti yapılabiliyormuş ancak sular yükseldiği için biz yapamadık. Ama üst katta yaklaşık 750 metrelik bir kısmı yürüyüşe açık, sonuna kadar devam ettiğimizde ise mağaranın büyüsüne kapılmamak mümkün değil. Sanki fantastik bir film setinde geziyorsunuz 🙂
HARİSSA TEPESİ
Beyrut’a 26 km uzaklıkta bulunan, deniz seviyesinden yaklaşık 600 metre yükseklikte olan, Lübnan bayrağında da bulunan Sedir ağacını görebileceğiniz Harissa Tepesi, Lübnan’ın hac noktalarından birisi. Tepede bir kilise ile 15 ton bronzdan yapılan ve 64 metre yüksekliğine sahip Meryem Ana Heykeli var. Meryem Ana Heykeli’nin kaidesinde ise küçük bir şapel bulunuyor. Harissa Tepesi’nden ve Meryem Ana Heykeli’nin üst tarafına çıkarak, muhteşem şehir manzarasını izleyip, fotoğraflamak biz gezginler için oldukça keyifli. Aynı zamanda bu tepede bulunan kafede zahterli pizza yemenizi de şiddetle öneririm 🙂 Harissa Tepesinden aşağıya inerken füniküler ve teleferik kullanılıyor. Bana göre, bu tepeyi gidilesi kılan yönlerden biri de, manzara eşliğinde yapılan 10 dakikalık bu yolculuk 🙂
BYBLOS
İncil’e ismini veren yer olarak da bilinen, Beyrut’un kuzeyinde ve 35 km uzaklıkta bulunan, UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde bulunan, Fenikelilerin doğduğu bir liman şehri Byblos. Asırlar boyunca Asur, Mısır, Yunan, Roma, Arap ve Osmanlı uygarlıklarının üzerinde yaşadığı bu şehir dünyanın en eski yerleşim yeri. 5000 bin yıllık eski antik tapınaklar ile buram buram tarih kokan bir şehir. Burada bulunan tarihi eserler, Hz. İsa’nın doğuşundan 4 bin yıl öncesine kadar uzanıyormuş. Şehirde bulunan Byblos Kalesini gezerken öğrendiğimiz bu bilgilerle, aynı zamanda müze olan kale içini gezerken, günümüz alfabesinin temeli olan lineer alfabeyi de Byblos’luların bulduğunu yerel rehberimiz Eli’nin yarım Türkçesi ile oldukça keyifle öğrenmiş olduk 🙂 Kaleyi gezerek tarihe yolculuğu tamamlayıp, Byblos’un şirin ara sokaklarından, hediyelik eşya dükkanları, nargile kafeler arasından, sahile yürüyerek deniz kenarında Bab El Mina Restaurant’ında, arak (Lübnan Rakısı) içip, barakuda (balık), humus, tabbule (salata), fattoush (iri kıyım sirkeli salata) yiyerek, güzel bir akşam üstü keyfi ile 2.günün turunu tamamlamış olduk 🙂
Tur bitimi ardından, otelde biraz dinlendikten sonra, Hamra caddesinin ara sokaklarında kaybolmak yediklerimizi sindirmek için faydalı oldu 🙂 Hamra caddesi Müslüman bölgede Amerikan Üniversitesini içinde barındıran bir cadde ve ara sokaklar dahil oldukça hareketli. Hatta üniversiteye çıkan sokaklarda English Pub’ları görmek mümkün. Aynı zamanda fazlasıyla, Lübnan’lının olmazsa olmazı diye anladığım nargile kafeler de mevcut 🙂
3.gün Bekaa Vadisi – Ksara, Baalbeck, Anjar
2 gündür gezdiğimiz yerler tam da beklediğim gibi çıkmıştı ama, farklı din ve mezheplerdeki insanların birlikte yaşamayı başarmış olmaları, çan sesi ile ezan sesini aynı anda duymak, hoş görüyü, saygıyı, sevgi ve anlayışı yaşatırken, iç savaş ve sonrasında caddelerde, sokaklarda, binaların üzerine bıraktığı izleri görmek, üzüntüyü, acıyı, korkuyu yaşatarak beni farklı duygulara götürdü. Tam da bu duygu karmaşasıyla 3. Günün turu başladığında, daha önce gazetelerde okuduğum, haberlerde duyduğum “Bekaa vadisinde çatışma” haberlerini düşünerek, biraz gergin biraz merak ile mülteci kamplarının durumunu canlı canlı görerek, Lübnan Dağları’nı aşarak Bekaa Vadisi’nde yolculuk yaptık. Bir sürü askeri kontrol noktası geçtik. Hizbullah tşörtleri satan esnafları görerek, bambaşka bir dünyanın içinde hissettim kendimi. Bunun adına şaşkınlık, korku ya da kendini güvende hissetmeme, tedirginlik, bilmediğim bir yaşam ne diyeyim bilemedim.
İşte bu duygular içinde turumuzu yaparken çok fazla rehberi dinleyemedim 🙂 Dolayısıyle gördüğüm yerlerden kısaca bahsedeceğim 🙂
CAVES DE KSARA
Beyrut’tan yola çıkan otobüsümüz, rampalardan, virajlardan döne döne Bekaa Vadisine girdi ve bizim ilk durağımız Ksara oldu. Ksara, 1800’lü yıllarda Cizvit rahipleri tarafından kurulmuş. Ksara’daki bağcılık kültürü de Fenikelilere kadar uzanıyormuş. Bölgenin altında Antik Roma yapımı mağaralar, günümüzde şarap mahzeni olarak kullanılıyormuş. Biz de Ksara Mağarasını gezip, şarap tadımı yaptık. Ancak ben kendi adıma, şaraplarını beğenmedim, dolayısı ile bu bölgenin şarapçılığı hakkında bilgi alıp geçtik 🙂
BAALBECK
Bekaa Vadisinde yolculuğa devam edip filistin mülteci kampının girişini ve birkaç kontrol noktasını daha geçerek UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde koruma altında bulunan Baalbeck’de Jüpiter Baal Tapınağı, Büyük Mahkeme, Baküs Tapınağı ve Baalbeck Tapınağı ile Roma İmparatorluğunun kalıntılarını biraz üşüyerek gezdik, çıkışında da ben gezmedim ama dışarıda sergilenemeyen eserlerin bulunduğu bir müze bulunuyor. Benim duygular karışınca bir de Lübnan Dağları eteklerinde olduğumuzdan hava biraz soğuk olunca güneş altında grubu beklemeyi tercih ettim 🙂
ANJAR
Baalbeck’den çıkıp, yine Bekaa Vadisi’nde kısa bir yolculukla Emevilerin yaşam tarzı için dünyada tek adres olan Anjar’a geldik. Baalbeck kadar etkileyici olmasa da Emevilerden kalma tek antik şehir olduğundan tarih için önemli bir antik şehir. Bu arada rehberimiz sağ tarafta gördüğümüz tepenin arkasının Şam’ın olduğunu söyleyince Suriye’ye Beyrut’tan daha yakın olduğumuzu bir kere daha anlamış oldum. Eh ne de olsa Bekaa Vadisi’ndeydik 🙂
Anjar gezimizi de tamamlayınca kısa bir yemek molası vererek, karlı Lübnan dağlarının muhteşem gün batımı manzarası, otobüste çalan Lübnan müzikleri, karışık duygular ile Beyrut merkeze kadar geldik.
Son gecemiz olduğu için hiç otele dönesimiz yoktu. Biz de Solider Meydanına yakın bir yerde inerek şehri yaşamaya devam ettik. Solider Meydanı’na açılan marka mağazaların bulunduğu sokaktan tutunda, gece hayatının en hareketli olduğu MarMikeal ve Gammayhze’de dolaşıp, happy hour yapan barlardan birinde gezimizi değerlendirerek son geceyi de sonlandırdık.
Eveeeettt, değişik bir tecrübe, keyifli bir seyahat oldu Lübnan/Beyrut. Yeni keşiflerde buluşmak üzere, tüm insanlığa barış dileklerimle…
Sevgiyle…
29.01.2019