LONDRA
2024’E MERHABA
2023 her açıdan zorlu ve yorucu geçti. Deprem gerçeği ile yeniden yüzleşmek, seçimlerin gerginliği, hayatta hep bir belirsizlik, hep bir kaygı derken bir de bunların üstüne radikal bir değişiklik yapıp evimizi küçültme kararı aldık ve yılın son üç ayını da böyle yorucu ama zevkli bir taşınma süreciyle geçirdik. Sonuç olarak 2023’e veda isteğimiz dayanılmazdı ve kendimizi Londra’da bulduk. Yeni başlangıçlara yeni keşifle merhaba demeyi tercih ettiğimizde söylenebilir.
Ben ve eşim için Londra yeni keşifti ama beraber gittiğimiz dostlarımıza, sık sık gidilip keyfini çıkarttıkları bir yer olduğu için seyahat öncesi program yapmama lüksüne sahiptik. Sadece görmeden dönmem dediğim bir listem vardı elimde o kadar. 😊
Çok uzattım 😊, gelelim gezimizin notlarına…
28 Aralık sabah saatlerinde Heathrow Havalimanı’na iner inmez, daha pasaport kontrolde “Evet, sonunda Londra’dayım,” diyerek kontrol görevlisinin akıcı ama anlaşılır İngilizcesi beni acayip rahatlattı. Sonra Piccadilly’deki otelimize gitmek için taksiye bindik ve yoğun bir trafikte The Dilly Piccadilly’e vardık. Yol boyu geçtiğimiz yerleri tanıtan arkadaşlarımız sayesinde aslında genel şehir turunu da yapmış olduk. 😊
Otele girişte, yılbaşı için oldukça başarılı süslenmiş lobide, güler yüzlü bir karşılama ile uykusuzluk ve yol yorgunluğunu tamamen unutup çantalarımızı odalara atıp kendimizi keşfe bıraktık. Tabii ki her seyahatte olduğu gibi tabana kuvvet dedik ve kaldığımız dört gün boyunca ortalama 22.000 adım ile Londra keşfini tekrar geleceğiz diyerek tamamladık. 😊
Gelenek ve gelecek arasında inanılmaz bir denge kurmuş bu şehir, tüm modernliği, hareketi ve kalabalıklığı ile New York’u anımsatırken Paris kadar köklü, asil, tarihin izleri ile insanı içine çekiyor adeta.
Hadi başlayalım o zaman keşif turuna…
Regent Street’i Piccadilly ile bağlamak için 1819 yılında inşa edilen Piccadilly Circus’te sokak gösterileri izlendi.
Bohem havası ile çeşit çeşit mutfağa ev sahipliği yapan, birçok restoranı barındıran cıvıl cıvıl Carnaby Caddesi’nde kalabalığın içinde kaybolup gözümüze kestirdiğimiz bir restoranda fish&cips yiyip İngiliz biraları tadıldı.
Biraz Uzak Doğu tadını çıkarmak için yürümekte zorlanarak Çin Mahallesi keşfi yapıldı.
Butik mağazaları ile ünlü, canlı eğlence, ilginç yemekleri ile Soho’da kaybolundu.
Alışveriş cenneti diye tanımlanan dünyaca ünlü Oxford Street’de kalabalıktan zorlanarak etrafı inceleyerek, mağazalara bakarak zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan yürüyüş yapıldı.
Londra deyince herkesin ilk aklına gelen, eskiden ünlü meyve ve sebze pazarına ev sahipliği yapan, samimi, kendine has havasıyla Covent Garden çok beğenildi. Hatta kaldığımız dört gün boyunca birkaç kere gidip vakit geçirmeyi tercih ettik.
Adını prens Regent’dan alan, mimar John Nash tarafından yapılan meşhur Regent Street’de eksik kalmadı tabii ki. Noel ışıklandırmaları nedeniyle gecesi ayrı keyifliydi bu caddenin.
Trafalgar Meydanı yeni yılı karşılamak için ışıl ışıl süslenmiş haliyle soğuk havaya rağmen “İyi ki bu tarihlerde gelmişiz,” dedirtti bize. Ve tabii ki 31 Aralık saat 24.00 de muhteşem havai fişek gösterisi tasvir edemeyeceğim bir kalabalık arasında bu meydanda izlenip Londra’ya geliş amacımız da gerçekleştirildi. 😊
Londra’yı keşfettim diyebilmek için olmazsa olmaz görülmesi gereken yerlerin tamamını da (Parkları, Pazarları, ne varsa) sabah 08.00 gece 24.00 arası keyifli yürüyüşler ile tamamlamış olduk.
Londra Keşif Önerilerim:
Buckingham Sarayı, Churchill savaş Binası, Westminster Abbey, Parlamento meydanı ve binası, Big ben, Westminster Köprüsü, London Eye, Whitehall, Başbakanlık evi, Atlı muhafızlar, London Tower, Knightsbridge, Concerto Caffe, South Kensington, Royal Albert Hall, Albert Anıtı, Prenses Diana Anıtı, Aziz Paul Katedrali, St James Park, Hyde Park, The Regent’s Park, British Museum, Abbey Road, Mercato/Mayfair, Notting Hill, Portobello, Pembridge/House of George Orvell, Borough Market, Tate Modern Museum.
En çok nereden etkilendin derseniz. Tower Bridge derim bu arada. Avrupa ve Amerika’da birçok estetik köprü görmüş olabilirim ama Tower Bridge’den çok etkilendim. Özellikle gece manzarası harikaydı. Sırf bu köprü için bile tekrar gidebilirim. 😊
Bunlara ilave olarak İngiltere, Londra deyince ilk akla gelenlerden biri de English Pub’lardır sanırım. Biz bu konuda oldukça şanslıydık. 10 yıl önce birlikte çalıştığım birkaç arkadaşım Ankara antlaşması vizesi ile Londra’ya yerleşmişlerdi. Bu seyahatin en güzel yanlarından biri de onlarla buluşup biralarımızı yudumlarken sohbet etmek oldu ve tabii ki sevgili Fatih’in bize yaptırdığı eski, yerli Pub turu müthiş keyifliydi. Gittiğinizde mutlaka vakit geçirmeniz gereken iki Pub ismi veriyorum; Old Bank of England ve Ye Olde Cheshire Cheese.
Bu arada Londra’nın simgesi gibi olmuş kırmızı otobüslerin ve telefon kulübelerinin süslediği seyahat fotoğraflarıma da instagram (www.instagram.com/nalanuysalbag) hesabımda sabitlediğim hikâyelerden ve paylaşımlarımdan bakabilirsiniz. Takip de ederseniz çok mutlu olurum. 😊
Bol keşifli günler dilerim…