Gece yatarken perdeyi kapatmayı unutmuştu. Sabah güneşinin odaya vurmasıyla uyandı. Yatağın duvara yaslanmış tarafı boştu. Yattığı yerden, mutfaktan ses geliyor mu diye kulak kabarttı. Ne sesi duymayı bekliyorsam? Şimdi kilometrelerce uzakta mışıl mışıl uyuyordur. Hafta sonları erken uyanırsan nasıl da güzel kahvaltı hazırlardın bana. Uyuyor mudur? İlk gecesiydi. Uyuyabilmiş midir acaba? Arasam mı? Karşı duvarda asılı saate ilişti gözü. Burada altıysa orada beş daha. Uyuyabildiyse uyanmamıştır. Bugün de sıcak olacak belli. Orada hava nasıl acaba? Bugün yarın etrafı keşfedersin kesin. İyi ki arkadaşların var orada. En azından benim gibi yalnız değilsin. Babandan sonra sen vardın. Şimdi sen de gittin. Tövbe tövbe. Sen geleceksin arada. Kim bilir belki ben de gelirim yanına. Biraz para biriktireyim. Çok ani oldu. Hep konuştuk ama ben galiba hiç ihtimal vermedim. İstanbul’da kalırsın zannettim. En kötü Ankara olurdu. Ben babandan sonra nasılsam öyleyim işte. O da aniden gitmişti. Sensiz uyandığım ikinci gün. Alışacağım mutlaka ama ne zaman? Uyuyamadıktan sonra yatmanın anlamı yok, kalk kızım Şenay. Yataktan kalktı. Önce her sabah yaptığı gibi sol dizini yatağın üstüne koyup uzanarak başucundaki pencereyi açtı. Hafta sonu bu saatte benim dışımda biri daha ayakta üstelik omlet yapmış. Ayfer abla oğluna yapmıştır belki. Bu saatte? Sokağın köşesinden çöp arabasının geldiğini görünce vazgeçti. Kapattı pencereyi. Sabah sabah çöp kokusu çekemem. Gitsin de öyle açarım deyip yatağın sol kenarına oturdu. Hiç enerjisi yoktu. Öylece boş boş karşı duvarda asılı fotoğrafa baktı. Rüya yedi yaşındaydı, Uğur ile birlikte son fotoğraflarıydı.
– Şenay ben çıkıyorum. Bekleme beni sen yat. Yarın Cumartesi, halı sahadan sonra takılırız biraz çocuklarla.
– Göbeği eritmek için halı sahada maç yap. Sonrasında rakı içip tekrar yüklen kalorileri. Ne diyeyim ki ben sana? Tamam bakarım. Sen yine de mesaj at maçtan sonra.
– Atmam mı? Rüya! Babacım ben çıktım, annene iyi bak! Üzme sakın onu. Sabah gülen yüz omleti benden…
Mesajın gelmedi. Veda bile etmeden gittin. Farkında olmadan beni de Rüya’ya emanet ettin. Eee? Rüya’da gitti. Şimdi burada, yanımda olsaydın, birlikte hüzünlenseydik. Kızımız üniversiteyi Paris’te okuyor diye birlikte gururlansaydık. On iki yıl… Hazırlıksız yakalandığım, sensizliğe alışamadığım on iki yıl. Her sabah konuşuyorum seninle. Ama sen? Hep susuyorsun. Sadece şefkatle bakıyorsun. Ama çerçevenin ardından.
Bugün Cumartesi. Ben bir başıma. Ne sen ne de baban? Ne de gülen yüz omleti?
01.04.2021