Sabah uyandığımda çok sevdiğim arkadaşım hatta arkadaştan da öte dostum olan Yelda ile buluşacağımdan oldukça mutluydum. Yelda ile benim yoğunluğum yüzünden birkaç haftadır telefonlaşmak dışında görüşemiyorduk. Ne çok şey birikmişti anlatacağım. İki hafta önce yaptığım İtalya seyahatinden bahsedecektim ona. Hatta İtalya’dan getirdiğim küçük hediyesini unutmamak için akşamdan çantama koymuştum bile. Hızlıca hazırlanıp, kahvaltı için sözleştiğimiz mekâna doğru yola çıktım. Yolda aklımdan biraz da sitem etmek geçiyordu. Bu sıralar ben aramasam o beni hiç aramıyordu.
Kahvaltı için sözleştiğimiz mekân AVM’nin üst katında olduğu için park problemi yaşamayacaktım. AVM’nin oto parkına girdiğimde erken saat olmasının rahatlığı ile daha ilk katta girişe yakın bir yere arabamı park edip yürüyen merdivenleri kullanarak en üst kata çıktım. Mekâna girdiğimde mis gibi simit kokusunu alınca oldukça acıkmış olduğumu hissettim. İkimizde sigara kullandığımız için açık alana yönelip üstünde elektrikli ısıtma olan rahat koltuklu masalardan birini seçip oturdum. Yelda her zamanki gibi buluşma saatine uyamayıp ben oturduktan bir on dakika sonra, şık tarzı ile kapıda göründü. “Canıımm, nasıl özlemişim seni,” diyerek kucaklaştık. Oturur oturmaz yanımıza gelen
garsona, iki kişilik kahvaltı ve yanında menemen siparişimizi verdik. Yelda tüm bunları yaparken gerginliğini ve mutsuzluğunu saklayamıyordu. Ben de onu çok iyi tanıdığımdan, bu durumu hissetmiş, merak etmeye başlamıştım. Samimiyetin verdiği rahatlıkla “sende bir şey var, hayırdır? İyi misin? Her şey yolunda mı?” diye hemen sordum. Gözleri dolu “Evet, aslında sorun mu? Çözüm mü? Bilemiyorum ama biz Can ile boşanıyoruz,” diye bombayı patlattı.
Can ile Yelda, dört yıl önce, eşimin benim için düzenlediği sürpriz doğum günü partisinde tanışmışlardı. Yelda ilk eşinin, çocuğunun babasının, onu aldatması sonucu boşanmış ve bu kırılganlık ve küskünlükle yaklaşık 14 yıl kimseyi hayatına almamış, kariyer sahibi, oldukça hoş, bana ve tüm ailemize dost bir kadın. Can ise benim iş hayatından edindiğim, arkadaşlığı çok eğlenceli, başından iki evlilik geçmiş, ilk eşinden bir çocuğu olan, yakışıklı, kariyer sahibi, eğlenceli, özel hayatından çok bahsetmeyen, bana göre anı yaşayan bir adamdı. Parti sonrası Can’ın Yelda ile iletişime geçip yakınlaşmaları sürecinde, Yelda’nın kardeşim gibi sevdiğim bir dostum olması, Can’ı ise sadece iş yerinde ve eğlence ortamlarında tanımam sebebiyle korumacı davranmış, “ Can iyidir hoştur, ortam insanıdır ama özel hayatını bilemem, daha önceki evliliklerinin neden bittiğini bile anlatmaz, hep geçiştirir. Bu yüzden dikkatli ol, sorgulamayı atlama, üzülmeni istemem” diye defalarca uyarıda bulunmuştum. Evlilik kararını aldıklarında, Can ile eşim ve ben özel olarak konuşmuş, Yelda’yı üzmemesini, bizim için çok kıymetli biri olduğunu hatırlatmıştık.
Can ile Yelda, çok hoş bir organizasyon ile evlenmiş, Maldivler’de balayı tatili yapmış, sosyal medyada aşklarının büyüklüğünü arkadaşları ve tabii ki bizimle paylaşırken, bize de bu mutlu tabloyu izlemek düşmüştü. Yelda evlendikten kısa bir süre sonra “yoruldum, biraz da ben rahat edeyim” diyerek işten ayrılmıştı. Ailece görüştüğümüz zamanlar, Yelda’nın gergin hallerini hissedip sorguladığımda, ergen çocuklar ile uğraşmanın zorluğundan bahsederek geçiştirmiş, Can’ın da idare edilmesi zor bir adam olduğundan üstü kapalı bahsetmeye başlamıştı. Ama hiç mutsuzum dememiş aksine her daim mutlu aile tablosunu gerek sosyal medyada gerekse birlikte olduğumuz ortamlarda oynamaya devam etmişti.
Masada kahvaltılıklar, çay ve sigara eşliğinde, yaklaşık bir buçuk saattir, Yelda’nın son üç yıldır, çok ciddi psikolojik şiddet gördüğünü, işinden kıskançlık nedeniyle zorla ayrıldığını, aile terapistine gidip Can’ın öfke kontrol probleminin çıktığını, psikiyatriste yönlendirilip ilaç kullanmaya başladığını ve son olarak toplum içinde fiziksel şiddete maruz kalınca ailesinin de olaya şahit olmasıyla evi terk ettiğini öğrenmek inanılmaz ağır gelmişti. Neden bunları bizimle paylaşmadığını sorduğumda “Ekonomik olarak çok zayıftım, âşık olarak evlendim, geçer diye hep sabrettim, biraz korku, biraz utanç, kimseye anlatmadım, anlatamadım, sabredeyim düzelir diye bekledim,” diye cevap almak ise bir kadın ve Yelda’nın dostu olarak bana çok ama çok ağır geldi.
Yelda’dan ayrılıp arabaya bindiğimde eve gidene kadar öğrendiklerimin şokuyla, bir kere daha çevremizde ne kadar çok yalan hayat olduğunu, sosyal medyanın ise külliyen yalan bir dünya olduğunu, her duygusunu, her yaşanmışlığını olduğu gibi gösteren ve paylaşan kendimin de ne kadar saf olduğunu düşündüm.
Şimdi durumu kabullenip kardeşim gibi sevdiğim dostuma yardım etmek zamanı. Onun elinden tutup yalnız olmadığını hissettirme zamanı…
20.01.2020