Yaşadığımız bu belirsiz, gergin dönemlerde, biraz uzaklaşmak, geçmişe gitmek, hoşgörü, doğallık ve sevgiyi hatırlamak, keyif almak için kısacık bir es BALAT…
İki sene sonra, kızımın tarih projesi ödevi için tekrar gittiğimiz Balat gezisini, sizlerle paylaşmak istedim.
UNESCO Dünya Kültür Mirası kapsamında korunan, Haliç’in kıyısında, Ayvansaray ile Fener arasında, Bizans’tan bu yana kozmopolit yapısıyla dikkat çeken, üç büyük dine (Müslümanlık, Hristiyanlık, Yahudilik) mensup insanları içinde barındırmış, Ermeni, Rum ve Türklerin zaman içinde yerleşmiş olduğu Balat…
Balat ismi, Rumcada “saray” anlamına gelen palation kelimesinden geliyormuş. Belki bu isim surlardaki Blaherna Sarayına yakınlığından ötürü verilmiş olabilir ama, sokaklarında gezdiğinizde semtin her köşesinde geçmişi, ihtişamı ile yaşayacağınıza garanti veririm.
Balat’ın simgesi Cumbalı evlerin, kimi yerde restore edilmiş rengarenk, kimi yerde hiç ellenmemiş, olduğu gibi kalmış olması, bu evlerin yanında sonradan yapılmış, betonarme binaların yer alması, hatta bu binaların balkonlarından sarkan çamaşırların olması, hiç rahatsızlık vermiyor.
Neden mi dersiniz?
Çünkü Balat’ta hepimizin özlemini duyduğu mahalle hayatı hala devam ediyor. Sadece bu mahalleye sıcaklığı, tarihi, güzelliği dolayısıyla, yerli/yabancı turist akın ediyor.
Sokaklarında kaybolduğunuz bir an, yukardan bir annenin sokaktaki çocuğuna seslenişini duyup irkilebilir 🙂 o sokakta oynayan çocukların kendi aralarında saf konuşmalarına şahit olabilirsiniz. Hatta pencereden sarkan sepet görebilirsiniz. 🙂
Sokaktan geçen simitçi, kalaycı, eskici, sanatçıların gelmesi ile artan atölyeler, eskinin çayhaneleri, konsept kafeleri, turşucusu, vintage dükkanları, içinde kaybolmalık tasarım dükkanları ve tabi ki mezatlar…
İstanbul zaten başlı başına bir tarih, tarihi hissettiğiniz, yaşadığınız mahallelerden biri olan Balat’ta, merdivenli yokuşu, renkli evleri, Kiliseleri, Sinagogları, Camileri, Rum Okulu, ve yukarıda bahsettiğim sokak ve dükkanları ile bol bol fotoğraf çekebilir, an’ları yakalayabilirsiniz…
İşte bunların hepsi, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız Balat’ta…
Eğer uzun zamandır gitmediyseniz, bir hafta sonu kahvaltıdan başlayıp, en son Agora meyhanesinde son bulacak bir Balat-Fener-Ayvansaray turunu öneririm.
Sevgiyle…
22.04.2018